Bütün terör eylemlerinin politik bir hedefi vardır. Siyasal bir sonuç elde etmek için kan dökerler. Ve terör örgütlerinin kuruluşunda ve faaliyetlerinin arkasında güvenlik birimleri, istihbarat örgütleri ve/veya devletler vardır. Yani terör örgütleri birer taşerondur. Vakti zamanı geldiğinde kullanılmak üzere bekletilen kuklalar.
Tıpkı bunun gibi savaşlar da şiddet vasıtasıyla kazanım elde etme amacıyla çıkarılır. Görünürdeki sebep çoğu kere doğru değildir; sadece bir aldatmacadır. Esas amacı saklayan bir kamuflajdır.
İşte bu nedenle bir terör eylemi gerçekleştiğinde veya bir savaş çıktığında bundaki arka plan hedefi anlamak gerekir. Yani hangi kazanç elde edilmek isteniyor?
Güncel konudaki sorulara bakalım:
Hamas niye saldırdı?
Zamanlama bize neyi gösteriyor?
Bu beklenmedik saldırıya İsrail’in verdiği tahmin edilebilecek acımasız tepki hangi sonuçları üretiyor?
Türkiye/İsrail ilişkilerini normalleştirme çabaları tüm bu olup bitenlerden sonra sürdürülebilir mi?
Peki SUUD/İsrail normalleşmesi? (Nitekim bu Cumartesi itibariyle, savaşın 8. gününde askıya alındı)
Gelelim ABD’ye…
Küresel düzeyde ABD bu saldırıyla kendisini nereye pozisyonlamakta?
ABD/Ortadoğu ilişkileri nasıl seyredecek?
Türkiye/ABD ilişkileri bundan nasıl etkilenecek?
(Açıklamaların karşılıklı hiç olmadığı kadar sertleşmesi dikkatlerden kaçmadı)
Tüm bu yaşananlar Suriye’ye nasıl yansıyacak?
İran bu işin neresinde?
Peki olup bitenleri kim veya kimler öylece seyrediyor?
Bu sorular daha uzayabilir?
Hatta Çin’e kadar gidebiliriz.
Sonuçta ABD/ÇİN küresel rekabeti olanca hızıyla devam ediyor.
Mesela Hamas ne kazandı?
İsrail ne elde etti? En başta bunlara bakmalıyız.
Hamas’ın bu saldırısı gerek zamanlama gerekse biçimi bakımından çok büyük stratejik hedefleri olan politik bir şiddettir. İsrail’in verdiği orantısız tepki de asla sürpriz değildir. O saldırıyı planlayanlar bu acımasız karşılığın geleceğini de bilirler.
Rusya/Ukrayna savaşı zaten devam ediyor; bitecek gibi de görünmüyor. İsrail savaşı da kısa vadede sona ereceğe benzemiyor.
Elbette şahit olduğumuz bu şiddet sarmalının iç siyasetle çok yakından ilgisi var. Bu Netanyahu için de geçerli Hamas için de. Planlayanlar buna göre oyununu kurgular. Aktörlere rol dağılımını buna göre yaparlar.
2023 sonunda yaşadığımız manzaranın adını doğru koyalım:
DÜNYA BİR MEDENİYET KRİZİ İÇİNDE.
Devlet zulmü bir halkın üzerinde buldozer gibi geçiyor. Ne BM, ne NATO, ne ARAP Birliği ne de Avrupa Birliği.
Küresel sistem etkisiz; çaresiz.
Batının devletleri de kurumları da medyası da çöktü. Batının ikiyüzlülüğü diyemeyiz artık. İki yüz bile yok. Batı kendisini ve değerlerini tasfiye etmiştir. Batı iki yüzlü değil. Tek yüzü bu.
Hamas demeyin bana. O 15/20 bin kişilik örgüt. Filistin ise bir halk. Gazze’de 2 milyon Filistinli acımasız bir saldırı ile karşı karşıya.
FİLİSTİN HAMAS’TAN BÜYÜKTÜR.
DÜNYA İSRAİL’DEN BÜYÜKTÜR.
Yunanistan nasıl ki; Avrupanın şımarık çocuğudur. Ve Avrupa’nın stratejik açılımının önündeki engeldir. Zira AB’nin bu çocukça tutumu Avrupayı ipotek altına alıyor. İsrail de aynı işlevi ABD için görüyor. İsrail politikası ABD’nin küresel etki alanının büyümesini engelliyor. Stratejik akıl olsa şımarık çocuğa dur dersin; ‘dur, ateşle oynama’ artık!
Tüm bunlar bize Türkiye’nin çıkarını düşündürtmeli. Kendi ülkemizin menfaatlerini.
Elbette evrensel değerlere bağlıyız. Tabii tarihimizin ve coğrafyamızın bize dayattığı erdemleri savunacağız. Ama bunu yaparken başka aktörlerin çıkarı için kendi menfaatlerimizi yok saymayacağız. Özellikle de Suriye, Irak, İran, Lübnan hattında kurgulanan büyük oyunu görmek zorundayız. Adımımızı buna göre atalım.